SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

CİHAD ve SİYER BAHSİ

<< 1755 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

46 - (1755) حدثنا زهير بن حرب. حدثنا عمر بن يونس. حدثنا عكرمة بن عمار. حدثني إياس بن سلمة. حدثني أبي قال:

 غزونا فزارة وعلينا أبو بكر. أمره رسول الله صلى الله عليه وسلم علينا. فلما كان بيننا وبين الماء ساعة، أمرنا أبو بكر فعرسنا. ثم شن الغارة. فورد الماء. فقتل من قتل عليه، وسبى. وأنظر إلى عنق من الناس. فيهم الذراري. فخشيت أن يسبقوني إلى الجبل. فرميت بسهم بينهم وبين الجبل. فلما رأوا السهم وقفوا. فجئت بهم أسوقهم. وفيهم امرأة من بني فزارة. عليها قشع من أدم. (قال: القشع النطع) معها ابنة لها من أحسن العرب. فسقتهم حتى أتيت بهم أبا بكر فنفلني أبو بكر ابنتها. فقدمنا المدينة وما كشفت لها ثوبا. فلقيني رسول الله صلى الله عليه وسلم في السوق. فقال (يا سلمة! هب لي المرأة). فقلت: يا رسول الله! والله! لقد أعجبتني. وما كشفت لها ثوبا. ثم لقيني رسول الله صلى الله عليه وسلم من الغد في السوق. فقال لي (يا سلمة! هب لي المرأة. لله أبوك!) فقلت: هي لك. يا رسول الله! فوالله! ما كشفت لها ثوبا. فبعث بها رسول الله صلى الله عليه وسلم إلى أهل مكة. ففدى بها ناسا من المسلمين، كانوا أسروا بمكة.

 

{46}

Bize Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dediki); Bize Ömer b. Yûnus rivayet etti. (Dediki): Bize ikrime b. Ammâr rivayet etti. (Dediki): Bana iyâs b. Seleme rivayet etti. (Dediki): Bana babam rivayet etti (Dediki):

 

Fezâre (kabilesi) ile harb ettik. Başımızda Ebû Bekir vardı. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize onu kumandan tâ'yin etmişti. Su ile aramızda bir saat mesafe kalınca Ebû Bekir bize emrederek sabaha karşı mola verdik. Sonra süvarileri (hücum için) dağıttı. Az sonra suya vardı; ve onun başında öldürdüğünü öldürdü; kimini de esir aldı. Ben halktan bir cemaata bakıyordum. içlerinde kadın ve çocuklar vardı. Bunların benden önce dağa varacaklarından endîşe ederek onlarla dağın arasına bir ok attım. Oku görünce durdular. Ben de kendilerini sürerek getirdim. içlerinde Beni Fezâre (kabilesinden) bir kadın bulunuyordu. Üzerinde sahtiyandan bir kaş' vardı. Kaş' sahtiyan yaygı demektir. Beraberinde bir kızı Vardı ki, a'rab'ın en güzellerin dendi. Ben bunları sürerek Ebû Bekr'e getirdim. Ebû Bekir de bana o kadının kızını nefel olarak bağışladı. Müteakiben Medine'ye geldik. Ama kızın elbisesini (bile) açmadım. Derken bana Resûlullah (Sallailahu Aleyhi ve Sellem) çarşıda tesadüf etti. Ve:

 

«Yâ Seleme, bu kadını bana hibe et!» dedi. Ben:

 

  Yâ Resûlâllah! Vallahi bu benim pek hoşuma gitti; ama onun elbisesini açmadım; dedim. Sonra ertesi gün çarşıda Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): bana (tekrar) rastladı; ve bana:

 

«Yâ Seleme, baban Allah'a emanet, bu kadını bana hibe el!» buyurdular.

 

  O senindir yâ Resûlâllah! Vallahi onun elbisesini açmadım! dedim. Müteakiben Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onu Mekkelilere gönderdi; ve Mekke'de esir edilen bir takım müsliimanlara onu fidye yaptı.

 

 

İzah:

Bu hadisi Ebu Davud cihad da, kısa şeklini İbn-i Mace, cihad da tahric etti.

 

Hz. Seleme'nin: «Onun elbisesini açmadım.» sözünden muradı: Onunla cinsî münâsebette bulunmadım; demektir.